Multipl skleroz (MS), daha çok genç yetişkinleri etkileyen merkezi sinir sistemi olarak adlandırılan beyin ve spinal kordun enflamatuvar(iltihabi) hastalığıdır. Otoimmün bir durum olarak nitelendirilen MS, anormal bir bağışıklık sistemi yanıtı ile karakterize edilir ve bu yanıt esas olarak sinir liflerinin koruyucu kılıfı olan miyelin kılıfına zarar verir. Eğer hastalık mekanizmaları kontrol altına alınamaz ise zaman ile sinir hücrelerinin kendileri de hasar görmeye başlamaktadırlar. Bununla birlikte sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi, etkili tedavilere erken dönemde başlanması ve bu tedavilerin düzenli olarak kullanılması, uzun vadeli sonuçları büyük ölçüde iyileştirmekte ve yaşam kalitesini artırmaktadır.

Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde MS görülme sıklığı ve yaygınlığı artmaktadır. Bu artışın altında yatan nedenler hala kesin olarak bilinmemektedir. MS, karmaşık bir hastalıktır ve birçok gen ve çevresel faktörün etkileşimi hastalığa yatkınlığı arttırmakta rol oynar. Özellikle D vitamini veya ultraviyole B ışığı (UVB) maruziyeti, Epstein-Barr virüsü (EBV) enfeksiyonu, obezite ve sigara kullanımı, MS riskini artıran başlıca çevresel faktörler arasında yer almaktadır.  Son yıllarda, giderek daha etkili immün sistemi düzenleyen tedavilerin ortaya çıkması ve aktif bir tedavi yaklaşımının benimsenmesi, MS’li bireylerin uzun vadeli sonuçlarını olumlu yönde değiştirmektedir.

MS, ilk kez 19. yüzyılın ortalarında tanımlanmıştır. Fransız nörolog Jean-Martin Charcot, 1868 yılında hastalığı tanımlamış ve ona “sclérose en plaques” adını vermiştir. Günümüzde dünya genelinde 2,3 milyondan fazla insanı etkileyen MS, herhangi bir yaşta gelişebilir, ancak genellikle 20 ile 50 yaşları arasındaki kişilerde teşhis edilir. Kadınların MS geliştirme olasılığı erkeklere göre üç kat daha fazla bulunmuştur. MS semptomları kişiden kişiye büyük ölçüde değişiklik gösterir ve yorgunluk, hareketlilik sorunları, görme bozuklukları ve bilişsel bozukluk gibi semptomları içerebilir, bu da MS’in oldukça bireysel bir etkiye sahip olduğunu gösterir.

Pediatrik MS, yetişkin başlangıçlı hastalıktan çok daha nadirdir. Teşhis, zaman ve alana yayılmış tekrarlayan demiyelinizasyon epizodlarına dayanır. Pediatrik MS’i akut yaygın ensefalomiyelit (ADEM) ile ayırt etmek zor olabilir. Relaps oranları daha yüksek olabilir, ancak fiziksel iyileşme genellikle daha tamdır. Çocuklarda MS tedavisinde erken aşamada kullanılan etkin güncel tedavi seçenekleri ile uzun dönem sonuçları yüz güldürücü olabilmektedir.

MS, hastalığın seyrine göre farklı türlere ayrılır. Alevlenen ve iyileşen MS-Relapsing-Remitting MS (RRMS) en yaygın MS türüdür ve bireylerin yaklaşık %85’inde görülür. Bu tipte, belirli dönemlerde alevlenmeler (relapslar) yaşanır ve bu ataklar arasında kısmi veya tam iyileşme dönemleri (remisyon) görülür. MS atakları genellikle saatler veya günler içinde gelişir, birkaç hafta süren bir plato dönemine ulaşır ve ardından yavaş yavaş iyileşir. Erken MS’de ataklardan tam klinik iyileşme görülebilir; ancak özellikle düzenli tedavi altında olmayan bireylerde ataklar devam ederse zamanla iyileşme mekanizmalarının tükenmesi ile birlikte ataklar bir miktar hasar bırakmaya başlayabilir.

Birinci ilerleyici -Primer Progresif MS (PPMS) MS’li bireylerin yaklaşık %10-15’inde görülür. Bu tipte, hastalık sürekli olarak ilerler ve belirgin ataklar yaşanmaz.

İkincil ilerleyici -Sekonder Progresif MS (SPMS): RRMS tanısı konmuş MS’li bireylerin bir kısmı zamanla SPMS’e dönüşebilir. Bu tipte, başlangıçta ataklar ve remisyon dönemleri görülürken, zamanla semptomlarda tedrici kötüleşme yaşanır.

Ayrıca hastalık seyrine dayalı daha güncel bir sınıflama öne sürülmüştür.

RRMS seyrine göre iki şekilde sınıflandırılır:

  • Aktif RRMS: Bu türde, yeni ataklar veya MRI’da yeni lezyonlar gözlemlenir. Ataklar, MS belirtilerinin aniden kötüleşmesi veya yeni belirtilerin ortaya çıkmasıdır.
  • Aktif Olmayan RRMS: Bu türde, yeni ataklar veya MRI’da yeni lezyonlar görülmez. Yani, hastalık sessiz bir dönemdedir.

İlerleyici MS ise dört alt sınıfa ayrılır:

  1. Aktif Progresif Hastalık: Bu alt sınıfta, yeni ataklar veya MR’da yeni lezyonlar görülür. Hastalık aktif bir şekilde ilerler.
  2. Aktif Olmayan Progresif Hastalık: Bu durumda, yeni ataklar veya MR’da yeni lezyonlar görülmez. Hastalık ilerlese de aktif ataklar yaşanmaz.
  3. Engellilik Artışı Olan Progresif Hastalık: Bu alt sınıfta, hastanın engellilik düzeyinde belirgin bir artış gözlemlenir. Yani, hastalık ilerledikçe günlük yaşam aktivitelerinde belirgin bir düşüş yaşanır.
  4. Engellilik Artışı Olmayan Progresif Hastalık: Bu durumda, hastanın engellilik düzeyinde belirgin bir artış olmaz. Hastalık ilerlese de engellilik düzeyi sabit kalır.

Bu sınıflandırmalar, MS’li bireylerin tedavi ve yönetim stratejilerini belirlemede yol göstericidir. Her fenotip, hastalığın ilerleyişi ve tedaviye yanıtı açısından farklılıklar gösterebilir, bu nedenle doğru tanı ve uygun tedavi planı önemlidir.

Hastalık özellikleri ve kişisel farklılık ve tercihlere göre bireyselleştirilmiş tedavi MS tedavisinin temelini oluşturmaktadır. Öncelikle sigara kullanımı, olumsuz beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam tarzı gibi değiştirilebilir risk faktörlerinin gözden geçirilmesi ve sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi hastalık seyrini olumlu yönde etkilemektedir. Erken ve etkili tedaviler, MS’in ilerlemesini yavaşlatma veya durdurma potansiyeli ile uzun vadeli engellilikleri önlemekte kritik öneme sahiptir. İmmünomodülatör tedaviler, hastalık aktivitesini baskılayarak otoimmün kökenli merkezi sinir sistemi iltihabını kontrol altında tutar. Bu yaklaşımlar, MS’in yönetiminde büyük ilerlemeler sağlayarak hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir. MS semptomlarını hafifletmeye yönelik tedaviler, genellikle MS’e özgü olmayan ilaç ve fiziksel tedavilerden oluşur. Mesane disfonksiyonu için antikolinerjikler, nöropatik ağrı için trisiklik antidepresanlar ve gabapentin gibi ajanlar kullanılır. Spastisite için kas gevşeticiler ve rehabilitasyon gibi bazı tedaviler yaşam kalitesini artırmaktadır. Ayrıca, MS’li bireylerde görülen uyku sorunları yaygındır ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Semptomatik tedavileri yönetimi için çok disiplinli bir yaklaşım yaşam kalitesini belirgin bir şekilde artırabilmektedir.

Sonuç olarak multipl skleroz merkezi sinir sisteminin otoimmün aracılı, esas olarak sinir hücrelerini çevreleyen miyelin kılıfa karşı savunma sisteminin anormal tepkisi sonucunda ortaya çıkan enflamatuvar yani iltihabi kökenli bir hastalığıdır. İmmün sistemin neden bu şekilde bir otoimmün doğada çalıştığı net olarak bilinmemekle birlikte çok iyi tanımlanmış risk faktörleri hastalığın ortaya çıkmasını ve seyrini olumsuz yönde etkilemektedir. Sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi, etkili tedavilerin erken dönemde başlanması ve düzenli kullanılması ile uzun dönem sonuçları oldukça olumlu olmakta ve yaşam kalitesi artmaktadır. Hastalığın ortaya çıkma mekanizmaları ve immün sistem üzerine hastalık mekanizmalarını aydınlatmaya çalışan yapılmakta ve yeni tedavi seçenekleri ile ilgili faz çalışmalar devam etmektedir.

Mehmet Fatih YETKİN

Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı

Related Posts